;

"İçinden tekne ve uçak çıkan mobilya şirketi"

En hafif uçak koltuğunu da, PTT’nin drone’larını da, yeni havaalanının koltuklarını da Nurus yapıyor. Bir mobilya şirketinin çok ötesine geçen Nurus’u, tasarıma ve inovasyona odaklayan Nurus baş tasarımcısı Renan Gökyay, Endüstri 4.0’a inanmıyor, “Burası büyük bir atölye. Nurus’ta ne istersen yaparsın, sana robot veriyoruz” diye konuşuyor.

NURUS Ankara’da doğmuş, Ankara’da büyümüş ve global olmayı başarmış bir şirket. Bu başarının arkasında ailenin köklü geçmişi kadar, şirketin “baş tasarımcısı” olan Renan Gökyay’ın yaratıcılığının ve araştırmacı kimliğinin imzası var. Nurus’un Ankara-Sincan’daki üretim tesisini Renan Gökyay’la birlikte gezdik.

Nurus’u mobilya şirketi olarak bilirdik. Şimdilerde çok ötesine geçtiniz. Nasıl bir vizyonla gerçekleşti bu dönüşüm?

Geleceği tahmin etme kabiliyeti diyelim. Benim hayatımı 1982 yılında yazılmış olan Robert Hughes’in “The Shock of the new Art And The Century Of Charge” kitabı değiştirdi. Öğrenciliğimde sanat tarihinden nefret ederdim. İleriye yönelik tasarım okurken, sanat tarihiyle işim olmaz diye düşünürdüm. Bu kitap 1960 ile 1990 arasında her 10 yılda dünyada sosyokültürel, sosyopolitik, sosyoekonomik ne olmuş? Bunun sanata, mimara, heykele, resme yansıması nasıl olmuş? Bunları anlatıyor. Eğer sanatçıyı iyi takip etmeyi bilirseniz, yani sanatı, sosyolojiyi iyi okumayı bilirseniz o zaman neler olabileceğini tahmin edebiliyorsunuz.

Siz yaptığınız işi nasıl tanımlarsınız?

İçinden tekne ve uçak çıkan mobilya şirketi.

Benim işim dijitalle zanaatkarlığı birleştirmek. Endüstri 4.0’a inanmıyorum. Ama dijitalle zanaatkarlığı birleştirirsek Endüstri 4.0’ın önüne geçeriz bunu biliyorum. Yani işin içinde insan faktörü olması lazım. Endüstri 4.0’da insan yok. Dünyadaki gelişmişler şu an teknoloji için teknolojiye döndüler, insan faktörünü sıfırladılar. Dolayısıyla insani yön eksik kaldı.

Drone yapıyorsunuz. Hatta PTT için de yaptınız...

Burada bir kuluçka merkezim var. Drone çocukların bir tanesinin hayaliydi, zaten arkadaşlarıyla birlikte geliştirmişti. Biz sadece Nurus’un gücünü kullanarak iyi bir müşteri karşısına çıkmasını sağlıyoruz. Hassas döküm teknolojileri geliştirdik, bu da başka bir çalışanın hayaliydi. Onlara hayaller de kazandırıyoruz. Bizim drone’umuz helikopter gibi kalkıyor ama sonra kanatlarını açıp genişletebiliyor. Bizim bunun üzerine patentimiz var. Helikopter havada tutunmak için tasarlanmış bir şey, ilerlemeye kalktığı zaman hem tutunmak hem de gitmek için enerji harcıyor. Uçak da tutunmak için enerji harcamıyor, ilerleme süreci onun tutunmasını sağlıyor. Dolayısıyla hem böyle dur hem havayı böl diyeceğimize, tek itiş kuvveti ile uçak çalışıyor. 1/7 veya 1/8 daha az güç gerekiyor bir uçağın ve helikopterin uçması arasında. Havacılık dilinde helikoptere döner kanatlı uçak, diğerine de sabit uçak denir. Bizimki de döner kanatlı gibi kalkıyor ve sonra kanatlarını açarak uçak olarak devam ediyor. Bizimkinin bir diğer farkı da kanadın ne kadar büyükse o kadar çok yük taşırsın mantığından kanatlarım büyüyerek açılıyor. Bizim drone’umuz 1 metre 60 cm olarak kalkıyor, havada 3 metre 20 santime kadar çıkabiliyor. Sinyal bağlantısı ile 70 km kadar uzağa gidebiliyoruz.

Nasıl kullanılacak bu drone. Örnek verir misiniz?

Ben eğer Tuz Gölü’nün ucuna bir arabayla geliyorsam, buradan drone ile etraftaki 7 köye ürün dağıtımı, diğerleri ile de toplama yaptırabiliyorsam bu çok önemli. Şimdi şuna beni 5 metre mesafeden etrafımda ters saat yönünde 360 derecelik açı ile çek, gibi komutlar veriliyor. Bu geliştirdiğimiz drone’ları sosyal hayata adapte etmeye çalışıyoruz. Şimdi drone’larımız ile muhtarları konuşturmayı düşünüyoruz.

Uçak koltuğu yapıyorsunuz. Burada yapılan koltukların neyi farklı?

Biz havacılık kimyasalları ile çok uğraşıyoruz. TSI gelip bize “şu koltuğu geliştirir misiniz?” dedi. 2 senedir bu işin içerisindeyiz. CEO’muz otomotiv sektöründen geldi. Bu bir havacılık projesi buna bir uçak mühendisi getirmemiz lazım dedi. Murat Kanber’i bulduk. Biz 90 yıllık geleneğimizin içerisinde bir mutasyon geçirdik ve yapabilmeyi öğrendik. Mobilya ile başladık, metal parçaları Türkiye’de yapılamıyordu. Biz yaptık. Biz Nurus’un nereye evrileceğini çok hassas araştırıyoruz ve çok farklı ekonomilerde inceleyerek görüyoruz.

Alman Tasarım Konseyi’nin üyesisiniz... İlk kez bir Türk şirket girdi. Dünyanın en inovatif markaları var bu konseyde. Bu size ne katıyor?

Alman Tasarım Konseyi’nde olunca Alman Ekonomi Bakanlığı’nın yayınladığı bir kitap var, o kitapta yer alıyorsunuz. Girmek çok zor ve bir şart var. İnovasyon geçmişinizin çok temiz olması lazım, 0 hatalı olması ve aynı şekilde geleceğinizin de olması gerekir. Burada para önemli değil 160 milyar dolar cirolu şirket de var 3 milyar dolar cirolu olanda var. Ama hepsi inovatif. Oraya dünyanın her ülkesinden bir şeyler geliyor. Bir Japon klozet getiriyor, orada Google da var. Nurus uluslararası platformlarda BMW ve Festo gibi uluslararası AR-GE ekosisteminin önemli ortakları ile de proje partneri konumunda bulunuyor.

Silikon Vadisi’nde olmayı hiç düşündünüz mü?

Ben SpaceX’i gezdim. Nasıl roket yaptıklarını biliyorum, roketlere dokunabildim. Elon Musk ile görüştüm. Slikon Vadisi diyorsunuz, artık orada trafik çok fazla olduğu için kimse bir yerden bir yere gitmek istemiyor. Hava kirliliği nedeniyle bisiklet de kullanamıyorlar. Gençler orada bir süre çalışıp birikim yapıp, sonra ailelerinin yanına gidiyor.

Bir çok start up’ın patlamasının nedeni bu. Burası ise büyük bir atölye. Nurus’ta ne istersen yaparsın, sana robot veriyoruz. Freeze var, prototip makinaları var, borudan lazerle istediğini yapabilirsin, memleketin en iyi kimyagerini çağırıp “ben Nurus’um” deyip istediğin karışımı yaptırabilirsiniz. Biz proses geliştiriyoruz.

Burada çok koltuk gördüm. Bunlar için nasıl bir proses uygulandı?

Terminal koltukları yapıyoruz 3. havalimanı için. En hafif ve en rahat koltuklar olacak. Jilet gibi ve çok zarif. Bir robot yapıyor. İGA için ilk etapta 22 bin koltuk yapıyoruz.

Uçak koltukları için nasıl bir yenilik yaptınız?

Uçak koltuğunda işin komponent tarafındayız, sünger geliştiriyoruz. Dünya geneli 800 gr iken biz 200-300 gr’lara gidebiliyoruz. Çünkü bunun için de farklı bir proses geliştirdik. Bir ekonomi yolcu koltuğu 5 bin dolardı. 13Kg dı. TSI 11 kg’lara indirdi ve THY’na yarı fiyatına verebiliyor. Şu an yarı fiyatına üretilebiliyor. 30 bin koltukluk bir ihalede 100 milyon dolar yapar, aradaki fark bu. THY uçaklarında çok fazla çeşit koltuk var. Mesela 18 farklı koltuğun varsa 18 farklı yedek parça bulundurmak zorundasın. Şimdi bunu Türkiye kendi ekonomisine kazandırıyor. Biz TSI için çalışma yapıyoruz.

Burada tekne de mi yapıyorsunuz?

Evet. Benim özel ilgi alanım. Burada bir grup arkadaşımız da tamamen tekne tasarımı üzerine çalışıyor. Tekne de yapıyoruz.

Bu röportaj Elif Ergu’nun Hürriyet gazetesi için hazırladığı 14.04.2018 tarihli haberden alınmıştır.

 

 

1531492268_numas-renan-gokyay-roportaj.jpg

Aranacak kelimeyi girin ve "enter" tuşuna basın.
Çıkmak için "ESC" tuşuna basın.